Genelde insanlar inovasyon fikirlerini paylaşmaktan çekiniyorlar.Galiba ben de bu durum tersine işliyor, aksine blockchain mantığıyla tüm detaylarıyla anlatmayı, üzerine düşünmeyi daha çok seviyorum. Bence fikirlerin tartışılmasının, insanın hayal gücünü genişlettiğini düşünüyorum. Özellikle de inovatif bir fikir üzerine çalışırken şunu da yapalım, sonra bunu da ekleyelim diyen (1. Profil) insanlarla çalışmayı daha çok seviyorum. Tabii bir de “Yapamazsınız” diyen (2. Profil) bir guru var. Aslında onlar da bu süreçte gerekliler ama en başında değiller. Dediğim gibi bu aşamada sadece hayal kuruyoruz… Genelde 2.Profil insanların hayal dünyasında bile mantık aradıklarına şahit olmuşumdur. Mesela tatile çıkıp, kamp kurmuşsunuz, tam hayal kurmalık bir yerdesiniz: Hayalindeki araba ne? diye bir soru sorsanız, size az yaksın diye “Megane” diyeceğine eminim. Yani hayal kuruyoruz değil mi, biraz daha lüks bir araç bekliyor insan: Jaguar, Land Lover… Sonuçta hayal kurmakta paralı değil ya… Özetle hayatımızda 2.Profil insanlar, soru sormasını seviyor, hayatını mantık çerçevesinde yaşıyor, 1.profil insanlar da hayal kurmasını ve anı yaşamasını seviyorlar. (Bu konuda fazla detay var ama ben baya genelleştirdim)
Disneyland, bu profillerin projenin doğru aşamalarında birarada olurlarsa, daha creative çalışabileceklerini keşfetmiş, bu günkü binalarını buna göre dizayn etmişler. Öyle ki Analistler ile Tasarımcılar, çalışıyorken hiç bir şekilde şirkette birbirlerini görmüyorlar. Taa ki tüm tasarımlar tamamlandıktan sonra şirketin sadece 1. Katında görüşebiliyorlarmış. Ben bunu şundan dolayı önemsiyorum, inovatif insanlar daha duygusal ve kırılgan insanlardır. Onun dışavurum şekli tasarımdır, fikirdir, müziktir yada bununla ilgili bir uğraştır. Siz onu ilk başta eleştirirseniz boğulur, o da yeni fikiler üretmeyi zamanla bırakır. Bunu genelde şirkete yeni başlayanlara da yapıyoruz. Tam iş süreçleri ile ilgili farklı bir bakış açısı katacakken tecrübeli arkadaşların tavırları sebebiyle, onları biraz içlerine kapanmasına sebep oluyoruz. O nedenle inovasyon için ortamlar hazırlarken, kim – kiminle çalışırsa daha üretken olduğunu analiz etmek daha faydalı olacaktır.
Benim de genelde her şirkette böyle bir arkadaşım oluyor. Aklıma bir fikir geldiğinde onu ararım bir fikrin gidebileceği yeri görürüm. Muhabbeti tahmin etmeniz zor değil: Onu da yapalım, bunu da ekleyelim, derken beyaz kağıda büyük resmi çizerim, sonra da analist arkadaşımı ararım, onunla da buna gerek yok, bunu çıkaralım, şunu neden yapıyorsunuz ki gibi yorucu sorularını cevaplarım 😊, sonra kocaman resim küçülerek üretilebilir hale dönüşmüştür. Bu kısmın yorucu olmasının asıl sebebi ülkemiz insanı maaesef eleştirmeyi bilmiyor. Herkes kendi alanında biraz fazla kibirli, herhalde saygı ve demokrasi kültürü biraz da yerleşmemiş olmasından kaynaklı, eleştiriler bazen objektiflikten uzak kişiselleştirilmiş çıkar ve önyargılarımız üzerine olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla proje çalışmalarında 1. ve 2. Profil arkadaşlarınızı iyi seçmelisiniz.
Kısacası, inovasyon için ortam değişkenleri size yaratıcı yapmaz, yani insanları bir odaya kapatıp hadi inovasyon yapın demek abest… Nasıl bir süreçte kiminle daha yaratıcı fikirler üretiyorsanız onunla çalışmalısınız, bence bu daha önemli… Ama yine de en önemli ortam değişkeni nedir diye sorsanız size 4 şey söylerim: Sakin bir kafa, Kahve, Bir adet Beyaz Sayfa ve Tükenmez kalem, İşte bu kadar sade, göşterişsiz ve ucuzdur, İnovasyon ortamı yaratmak…
İnovasyon motivasyonunuzu canlı tutmak için en güzeli; düzenli yürüyüş yapmak, müzik aleti çalmak, kendinize küçük yazılar yazmak, çizgi film izlemek, karikatür okumak… Zaten inovasyon fikrinin kendinizi bulduğunuz bu hobiler ile uğraşıyorken gelmesi de muhtemel… Emin olun bir süre sonra bütün bunların hayatınıza yapacağı küçük dokunuşlar ile iç dünyanızın zenginleştiğine şahit olacaksınız ve sizin bakış açınıza yeni bir estetik kattığını göreceksiniz. Bu da sizin kült kalıplardan uzaklaşmanızı sağlayacak. Kısacası bu işi şirkette yapmak istiyorsanız, yukarıda saydığım motivasyon kültürünü de geliştirmeniz gerekiyor.
Hani derler ya kalbinizin sesini dinleyin diye, işte o sizin sabah erken kalktığınızda biraz daha uyu diyen, moraliniz düştüğünde sana, hadi yapabilirsin diye seslenen iç sesiniz oluyor: O bazen arkadaşınız, bazen sırdaşınız, bazen de hocanızdır… İşte içinizdeki o çocuğu keşfedin.
Ne zamandır müzik paylaşmadığımı fark ettim:
Gürkan.