Küllerinden Doğmak

Güzel bir kafa tatili yaptığımdan dolayı uzun bir süre, sizlere bir blog yazısı kadar uzak ama bir telefon kadar yakınınızdaydım 🙂 Ne değişti yurtdışı sonrası hayatımda derseniz. Saçımdaki 3-5 beyazı saymazsak 😊 kendimi fazlasıyla dinç ve güçlü hissediyorum. 62 kilo olarak geldiğim Türkiye’ye şuan 77 kilo olduğumu söylersem herhalde fiziken de çok değiştiğimi söyleyebilirim. Merak etmeyin fitness/spor yaptığımdan aklınıza klasik göbekli-kel türk erkeği gelmesin 😉 Kariyerime ise şuan THY de Pazar analisti olarak devam ediyorum. Nereden esti bu pazar analistliği merakın diyebilirsiniz, muhtemelen üniversite 3. sınıfta gittiğim Arçelikteki stajım ve katıldığım seminerler sırasında başladı diyebilirim ve bugün analitik pazarlama konusu üzerine bulunduğum pozisyonu tarif edecek olursam tam olarak cadı kazanının içinde olduğumu söyleyebilirim 😉  Tabiii bütün bunların yanında THY’de çalışmanın sizlere sunduğu en güzel avantajın ucuz uçak biletleri olduğunu da eklemem gerek. Umarım bu yıl kendime bol gezmeli bir yıl olur temennisini diliyorum 😉 Hayatımdaki tek değişiklik elbette sadece bunlar değil, düşüncelerim/huylarım kısaca kendim de değiştim. Nasıl 5 yaşındaki ben ile 15 yaşındaki ben arasında bir fark var ise geçen yıl ile bugünkü ben de aynı değil elbet. Bu yaşayarak, görerek, gezerek, okuyarak kısacasıyla hayatınızı tecrübelendirerek oluyor ve bir şeklde level atlıyorsunuz. Ben bu level atlama olayını biraz ingilizcedeki knowledge kelimesine benzetiyorum. Bildiğiniz üzere İngilizcede “Information” ve “Knowledge” arasında ince bir fark vardır, yani ikisi de aynı anlama gelir ama knowledge bir tık daha farklıdır o biraz daha geçmiş tecrübelerinize dayalı bir bilgidir. Hepimiz, hayatımızın bir bölümüne kadar hep info’ya maruz kalırız ve info eğrisi eğrisi, knowledge eğrisinin hep üstünde kalır… Fakat 25-30 yaş aralığına gelindiğinde; knowledge eğrisi, info eğrisini yakalamaya başlar. Altını çiziyorum, bizler yaşlanmıyoruz, büyüyor ve güçleniyoruz 😉 . Tıpkı çocukken çokça kez oynadığım “Diablo” oyunundaki gibi. Nasıl bir oyundu derseniz, bir karakter seçip, sonra onu geliştirdiğiniz cinsten bir oyundu. Çeşitli yaratıkları öldürdükçe level atlıyor bir sonraki bölüme geçmeye hak kazanıyordunuz. Sonraki bölümdeki yaratıklar daha zor ve güçlü olabiliyordu ama sen güçlendikçe onları da öldürüyor level atlıyordun. İşte gerçek hayat da tıpkı oyundaki gibi çeşitli zorluklarla bizleri imtihan edip biz de bunların üstesinden geldikçe level atlıyor tecrübeleniyor / güçleniyoruz. Yani bir şekilde büyüyoruz. Çevreme karşı biraz daha mesafeli, yerinde konuşan, ama gerçek dostlarıyla daha yakın ve samimi olmam gibi. Birisinin hatasını yüzüne sert bir şekilde vuracak kadar cesur, ama en yakın arkadaşının bir hatasındaki özrünü kabul edecek kadar affedici olmam gibi… İşte bu benim 😉 sorarsanız ben böyle level atladım. Sizlere tavsiyem, geçmişi değiştiremezsiniz ama belki kendinizden başlayarak düzeltebilirsiniz, sadece hatalarınız için özür dileyin ve bunun için sadece elinizden geleni yapın daha fazlasını değil. Kimseden korkmayın ve kaçmayın ve sadece önünüze bakın.

Sevgilerimle
Gürkan.

(Temsili “The Mission” filmi)